21 Temmuz 2014 Pazartesi

uzay bükülmesi nedir?

uzay bükülmesi nedir?

Uzay-zaman bükülmesinin iki boyutlu çizimi. Maddenin varlığı, uzayzamanın geometrisini değiştirir. Bu bükülmüş geometri yerçekimi olarak tanımlanır. Şunu göz ardı etmemek gerekir ki, şekildeki beyaz çizgiler uzayın bükülmesini değil, bükülmüş uzayzamana uyarlanmış koordinat sistemini temsil eder. Zîrâ düz bir uzayzamanda beyaz çizgiler de doğrusal olurlardı.
Uzayzaman, uzay ile zamanı "uzay-zaman sürekliliği" adı verilen yapıda birleştiren matematik modeli. Öklitçi yaklaşıma göre evren uzayın üç boyutu ve dördüncü boyutu oluşturan zamandan oluşur. Fizikçiler, uzay ve zaman kavramlarını tek bir çatı altında birleştirmek yoluyla, karmaşık fizik teorilerini önemli ölçüde basitleştirmeyi ve evrenin işleyişini süpergalaktik (fiziksel kozmoloji) ve altatomik (atom altı, bkz. kuantum fiziği) seviyelerde daha basit ve ortak bir dilde açıklamayı başarmışlardır.

Klasik mekanikte, Öklid uzayı kullanımı, uzayzamanı kendine mal etmek yerine, zamanı gözlemcinin hareket durumundan bağımsız olarak evrensel ve değişmez gibi kabul edip ele alır. Göreliliğe dayalı bağlamda ise zaman, uzayın üç boyutundan ayrı olarak düşünülemez; çünkü bir cismin vektörel hızı, ışığın hızı ve bir de güçlü kütle çekimsel alanların gücü ile ilişkilidir. Bu kütle çekimsel alanlar zamanın ilerleyişini yavaşlatabilir ve bir o kadar da gözlemcinin hareket durumuna bağlıdır. Bu nedenle de evrensel değildir.

Evrensel dediğimiz, bir olgunun evrenin her köşesinde doğru ve değişmez olmasıdır. Ancak Albert Einstein'ın kurduğu Görelilik Kuramı'na göre zaman evrenin her köşesinde aynı değildir ve gözlemciye göre değişir, görecelidir. Örneğin, kütle uzayzamanda eğrilikler yaratır. Burada zaman bükülür ve zaman bu eğride bulunan bir gözlemciye göre, dışarıda duran bir başka gözlemciye olandan daha yavaş akar. İşte burada zaman evrensel değildir.

Bu bükülmeyi şu şekilde açıklayabiliriz: Düz bir yatak düşünün. Bu yatağın üzerine gergin bir çarşaf serin ve hiç kırışıklık olmasın. İşte bu dümdüz çarşaf iki boyutla tanımladığımız uzay-zaman düzlemi olsun. Şimdi bu düzleme bir gezegeni simgeleyen demir bir bilye koyun. Bilye yatağa biraz gömülüp bir göçük yaratarak çarşafı da bükecektir. İşte zaman da bu şekilde demir bilye ile simgelediğimiz kütle yardımıyla bükülebilir. Kütlenin artışı, bu kütlenin uzay-zaman düzlemini büküşünü arttırır. Kütle arttıkça göçük de artar. Eğer kütle ölçülemeyecek boyutlarda aşırı büyük olursa uzay-zaman düzlemi ışığı bile hapsedecek kadar göçecektir. İşte bu göçük kara delik olarak adlandırılır. Eğim çok olduğu için ışık karadelikten girer ama geri çıkmaz. Bazı teorilere göre bu içeri giren ışık evrenin başka bir noktasından geri çıkar. Bu teorilerde karadelikler dipsiz kuyular değillerdir, iki ucu açık bir boru gibi düşünülebilir.

20 Temmuz 2014 Pazar

uluslar arası uzay istasyonu

uluslar arası uzay istasyonu



İlk uzay istasyonu, Uzay Yarışı döneminde yörüngeye fırlatılan SSCB’ye ait Salyut 1′dir.

Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ, İngilizce: International Space Station (ISS))UUİ, önceki herhangibir uzay istasyondan daha büyük kesit alanına sahip olması sayesinde dünyadan çıplak gözle görülebilmektedir ve 2009′da yeni eklentilerin de yapılmasıyla Dünya’nın en büyük yapay uydusu konumuna gelmişdir.UUİ, düşük yerçekimi (en. microgravity) ortamında, biyoloji, kimya, tıp, fizyoloji ve fizik alanlarında astronomik ve meteorolojik gözlemler yapılan bir araştırma labarotuvarı olarak hizmet vermektedir.Ayrıca istasyon, Ay ve Mars misyonları için gerekli olacak uzay sistemlerinin test edilmesi için eşsiz bir ortam sağlar.UUİ, Astronot ve Kozmonotlardan oluşan 6 kişilik sefer mürettebatı tarafından işletilmektedir. 31 Ocak 2000 yılında gönderilen Keşif 1 görevinden bu yana 4145 gündür istasyon programı ile kesintisiz bir şekilde istasyonda mürettebat varlığı sürdürülmektedir ve 23 Ocak 2010 yılından itibaren 3,644 gün (10 yıldan 8 gün eksik) uzayda kesintisiz insan bulunduran Sovyet Uzay İstasyonu Mir’in rekorunu eline geçirmiştir.Halen uzayda en uzun kalma rekoru, Mir uzay istasyonunda 437,7 gün kalan Valeri Polyakov’a aittir.



Süpernova Nedir

Süpernova Nedir

Yıldız Patlamaları: Süpernovalar

Süpernova Nedir

Milât'tan sonra 1054 yılında Çinliler gökyüzünde yeni bir yıldızın doğduğunu kaydettiler. Ertesi yıl bu yıldız yavaş yavaş gözden kayboldu. Bugün, Yengeç Bulutsusu olarak bilinen süpernova kalıntısı üzerinde yapılan araştırmalar, bunun 1054 yılında Çin'de kaydedilen süpernova olduğunu göstermiştir.

Süpernova nedir? 

Bir yıldızın hayatında iki önemli faktörün tesiri vardır: Kütle çekim kuvveti yıldızın içerdiği gazı merkeze doğru çekerken, merkezde meydana gelen çekirdek füzyonu ile oluşan basınç gazı dışarı iter. Yıldızın yakıtı bitince kütle çekim kuvveti daha baskın hâle gelir ve yıldızın âni çöküşüne sebep olur. Büyük kütleli yıldızlar, bu âni sıkışma neticesinde şiddetli bir patlama ile uzaya dağılır. Bu patlamalar süpernova olarak bilinir.

Bir yıldızın süpernova şeklinde dağılacağını önceden kestirmek şimdilik zordur. Patlama gerçekleştiğinde ise süpernovanın dağılması o kadar hızlı (2-3 dakika) gerçekleşir ki, astronomların patlama ânını yakalaması neredeyse imkânsızdır. İlk patlamadan sonra şiddetli parlaklık birkaç hafta sürer. Bu hâdise uzaktan yeni bir yıldız doğuşu şeklinde algılanır. Daha sonra parlaklık sönükleşir ve gözden kaybolur. Gökbilimciler bundan sonra süpernovanın kalıntılarını incelemekle yetinirler. Bazı süpernovalarda yıldız tamamen uzaya dağılarak paramparça olur; bazılarında ise, patlamadan sonra bir nötron yıldızı arta kalır. Bunlardan birincisine 1. Tip, ikincisine ise 2. Tip Süpernova denir.

1. Tip Süpernova: Süpernovalar her ne kadar büyük kütleli yıldızların patlaması olarak biliniyorsa da, küçük kütleli yıldızlar da süpernova şeklinde patlayabilir. Hattâ küçük kütleli olanların meydana getirdiği süpernovalar daha parlaktır.


Kütleleri 8 Güneş kütlesinden daha az olan yıldızlar, ömürlerinin sonunda kırmızı bir dev hâline dönüşürler. Kırmızı dev safhasından sonra, yıldızın dış katmanları uzaya püskürür ve kütlesi 0,6 Güneş kütlesine eşit bir beyaz cüceye dönüşür. Eğer bu beyaz cüce üzerine yakındaki büyük bir yıldızdan hidrojen bakımından zengin madde akışı olursa bu, beyaz cüceyi patlayıcı bir karışıma dönüştürür. Beyaz cüce patlayarak, parlaklığı bir milyon güneş parlaklığına ulaşır. Bu tip patlamalara nova denir.

Gökteki yıldızları her ne kadar tek gibi görüyorsak da % 60'ı çift yıldız şeklindedir. Bir çift yıldızdan arta kalan iki beyaz cüce birleştiği durumda mükemmel bir yıldız bombası meydana gelir. Beyaz cücenin termonükleer bir zincirleme tepkimeyle tamamen uzaya dağılmasıyla neticelenen bu çok şiddetli patlamalar, çok uzak gökadalarda bile izlenebilir. Bunlar hep aynı eşik kütlede infilâk ettiklerinden ve patlamada ortaya çıkan enerji hepsi için aynı olduğundan gökbilimciler için standart ışık kaynakları olarak kabul edilir. Birleşen iki cüce kararlılık sınırı olan 1,4 Güneş kütlesini geçtiğinde meydana gelen yeni yıldız, kütle çekim kuvvetinin tesiri ile kendi üzerine çökmeye başlar. Bu çöküş esnasında merkezdeki basınç artar ve termonükleer reaksiyonlar başlayarak iç basıncı artırır. Yıldızın dış katmanı sert olduğundan büyük bir patlama ile bütün yıldız uzaya dağılır. Patlama ile ortaya çıkan kalıntı büyük bir hızla (meselâ 30 000 km/s) genişlemeye başlar. 1. Tip Süpernova patlaması denilen bu enerji salınımı esnasında bir milyar Güneş'ten daha büyük bir parlaklık ortaya çıkar. Başka bir deyişle süpernovanın birkaç hafta boyunca yaydığı enerji, Güneş'in hayatı boyunca yaydığı enerjiden daha fazla olur. Süpernovanın ilk ânındaki şiddeti birkaç hafta sonra azalır. Süpernova genişledikçe parlaklık da orantılı olarak azalır. Nihayetinde bir gaz ve toz bulutu olan nebülöz hâline gelir.


Yıldızın uzaklığına bağlı olarak süpernova farklı parlaklıklarda görülebilir. Yakın süpernovalar Ay kadar büyük ve parlak görünebilirken, uzak süpernovalar bazen parlak, bazen sönük bir yıldız gibi gözlenebilir veya hiç görülmeyebilir.

2. Tip Süpernova: Kütleleri 8 ile 50 Güneş kütlesine sahip yıldızlar, küçük kütleli yıldızlara göre daha hızlı bir değişime uğrayarak nötron yıldızına dönüşür. Bu tür dönüşümlerde yıldızlarda önce hidrojen, sonra sırasıyla helyum, karbon, azot, oksijen, silikon ve demir sentezlenerek nükleer yanmanın bütün aşamaları sergilenir. Demir merkezde olur ve diğer elementler kabuklar hâlinde demiri sarmalar. Yıldızda yakıt kalmadığından çekirdek birleşmeleri de sona erer. Nükleer yanma zincirinin sonu, bu safhada özellikle kararlı bir çekirdek yapısını temsil eden demir elementiyle karakterize edilir. Merkezde yanma bitince demir çekirdek, kütle çekim kuvvetinin tesiri ile kendi üzerine çöker. Demir üzerinde basınç çok fazla olduğundan, demirin elektronları protonları ile birleşerek nötronları oluşturur. Bu işlem çok hızlı gerçekleşir ve aynı zamanda nötrino denilen parçacıklar salınır. Bu parçacıklar kırmızı süper bir deve dönüşmüş olan yıldızın dış katmanları üzerine dışa doğru bir kuvvet uygulayarak, yıldızın dış katmanlarının uzaya savrulmasına sebep olur. Bu hâdise 2. Tip Süpernova dediğimiz patlamadır.

Süpernova kalıntıları
Süpernova kalıntıları radyoaktiftir ve aslında süpernovanın verdiği ışığın büyük bir bölümü radyoaktiviteden dolayıdır. Ayrıca süpernova kalıntıları çok tesirli kozmik ışın kaynaklarıdır. Bu kalıntılar iki şekilde gözlemlenebilir: Proton ve elektronlardan oluşan yüksek enerjili parçacıklar yıldızlar arası gazla etkileştiklerinde, doğrudan gözlemlenebilen gama ışınları ortaya çıkar veya patlama ile ortaya çıkan yüksek hızlı elektronlar yıldızlar arası manyetik alanlarda hızlandıklarında dolaylı olarak gözlenen radyo dalgaları üretilir. Süpernova patlamalarında ağır elementlerce zengin olan ve sürekli genişleyen gazlar kalır. Patlama esnasında çevrede bulunan bol miktardaki nötron sebebiyle demirden daha ağır elementler de sentezlenir. Meydana gelen bütün bu zenginlik yıldızlar arası uzaya püskürtülür. Demir dâhil dünyada bulunan bütün ağır elementlerin süpernova patlaması ile Güneş Sistemi'ne dâhil olduğu düşünülmektedir. Hadid Sûresi'nde geçen "demiri de indirdik" beyanının, süpernova patlamaları ile uzaya dağılan demir ve diğer elementlere işaret ettiği düşünülebilir.

Güneş'in batıdan doğması 
Yakınımızdaki bir yıldız süpernova şeklinde patlarsa acaba ne olur? Gökyüzünde ikinci bir güneş ortaya çıkar. Isı ve ışık olarak Dünya'ya tesiri Güneş kadar veya daha fazla olan bir süpernova patlaması, yeryüzündeki dengeleri alt üst eder mi? Patlayan böyle bir yıldız batı taraflarında zuhur ederse bunu Güneş'in batıdan doğması şeklinde düşünebilir miyiz? Süpernovaların güçlü ışık kaynakları oldukları göz önüne alındığında, bize yakın gökte birkaç hafta boyunca beliren ikinci bir güneşin Dünya üzerindeki tesiri çok büyük olur. Öncelikle gece ve gündüz ortadan kalkar. Dünya'nın ısısı kısa sürede yaşayamayacağımız kadar artar. Buharlaşan okyanus ve denizler yeryüzünü tamamen kaplayacak sellere sebep olabilir. İki güneşin sebep olacağı yerel sıcaklık artışları şiddetli rüzgârları doğurabilir. Birkaç hafta sonra şiddetini kaybeden yıldızın kalıntısı gökyüzünü kızıl sahtiyan (Rahman, 37)* gibi kıpkırmızı yapabilir. Kısacası, Kıyamet âyetlerinde tasvir edilen durumlar yaşanabilir. Her şeyin doğrusunu Allah bilir.

* Gök yarılıp kızıl sahtiyan gibi kıpkırmızı bir güle dönüştüğünde öyle müthiş işler olacak ki! (Suat Yıldırım)
Kaynaklar:
- Silk, Joseph; (Çev: Murat Alev), Evrenin Kısa Tarihi, TÜBİTAK popüler bilim kitapları, Ankara-Ağustos 2000
- Zeilik, Michael; Astronomy (The evolving Universe), John Wiley & Sons Inc., New york, 1994 (7th edition)
- Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi. Hak Dini Kur'ân Dili.
- http://chandra.harvard.edu/press/01_releases press_011001.html
- http://www.nasa.gov/mission_pages/chandra/multimedia/photo10-173.html
- http://www.nasa.gov/mission_pages/chandra/multimedia/photo10-132.html

Tarık Yıldızı süpernova olabilir mi?
Süpernova ile ilgili bilgiler, Tarık Sûresi'nin ilk âyetlerini hatırlatıyor: "Göğe ve "Tarık'a" kasem ederim. Tarık, bilir misin nedir? O pırıl pırıl parlayan bir yıldızdır." Geceyi delip parlayan bir yıldızın süpernova olması ihtimali her zaman vardır. Birinci ayetteki Târık ve üçüncü ayette geçen necm-i sâkıb kelimelerine Elmalılı Tefsiri'nde şu manâlar verilmiştir:

TARIK, "gece gelen", geceleyin gelip kapı çalan veya gönül hoplatan ziyaretçi manâsını ifade eder. Geceleyin ortaya çıkıp göze, gönüle çarpan her şeye, hatta hayalî görüntülere dahi târık denilmiştir. NECM-İ SÂKIB, "delen yıldız" demek olup ışığının kuvvetinden dolayı karanlığı deliyor gibi görünen her parlak yıldıza denir. Nitekim aynı manâ ile şihaplara yani kıvılcımlara veya akan yıldızlara da "sâkıb" denilir.
"Tarık, bilir misin nedir?" şeklinde bir sorunun İlâhî beyanda yer alması elbette Tarık'ın ehemmiyetini gözler önüne sermek içindir. Tarık Yıldızı diğer yıldızlar gibi gökte her zaman bulunsaydı, kimsenin dikkatini çekmezdi. Geceleri müşahede etiğimiz normal yıldızlar âniden parlamazlar. Ayette 'o pırıl pırıl parlayan bir yıldızdır' veya 'karanlığı delen yıldızdır' denmesi, onun diğerlerinden farklı olduğuna işaret etmektedir. Çok uzaklarda bulunan yıldızların ışıkları bize kolayca ulaşmaz. Fakat binlerce ışık yılı uzaklıktaki bir yıldız, süpernova şeklinde patlarsa ışığı elbette o kadar uzak mesafeleri delip bize parlak gözükecektir.

Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) Doğumu:
Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) dünyayı teşrif ettikleri gece meydana gelen harikulâde hâdiselerdem biri de bir yıldızın doğmasıydı. Yıldızların hayat serencameleri göz önüne alındığında hiçbir yıldız birden ortaya çıkıp parlamaz. Milyonlarca yıllık bir değişim sürecinden sonra yavaş yavaş parlar. Efendimiz'in doğumunu müjdeleyen yıldız olarak kaynaklarımızda geçen hâdise bir süpernovanın o sabah görünmesi olabilir mi?
Resûl-i Zîşan'ın meşhur şâiri Hassan bin Sâbit (ra) anlatıyor:

"Ben sekiz yaşlarında var yoktum. Bir sabah vakti, Yahudi'nin biri 'Hey Yahudiler!' diye çığlık atarak koşuyordu. Yahudiler, 'Ne var, ne yırtınıyorsun?' diyerek adamın başına üşüştüler. Yahudi şöyle haykırıyordu:
'Haberiniz olsun, Ahmed'in yıldızı bu gece doğdu. Ahmed bu gece dünyaya geldi.'
İbni Sa'd'ın naklettiği konu ile ilgili bir rivâyette ise Mekke'de oturan bir Yahudi, Allah Resûlü'nün doğdukları gecenin sabahı Kureyşlilerin karşısına çıktı ve sordu:

'Bu gece kabilenizde bir oğlan çocuk doğdu mu?'
Kureyşliler, 'bilmiyoruz' cevabını verince, adam sözlerine devam etti. 'Varın, gidin, soruşturun, arayın; bu ümmetin peygamberi bu gece doğdu. Sırtında alâmeti var.'
Kureyşliler soruşturdular ve gelip Yahudi'ye haber verdiler:

'Bu gece Abdullah'ın bir oğlu dünyaya geldi, sırtında bir nişan var.'
Yahudi gidip peygamberlik alâmetini gördü ve aklını kaybetmişçesine şöyle haykırdı:
'Peygamberlik artık İsrâiloğullarından gitti. Kureyşlilere öyle bir devlet gelecek ki, haberi doğudan batıya kadar ulaşacaktır."

Gezegenlerin güneşe ve dünyaya uzaklikları



Gezegenlerin güneşe ve dünyaya uzaklıkları


Güneşe olan uzaklıklar (Ortalama)

Merkür 58 milyon kilometre
Venüs 108 milyon kilometre
Dünya 150 milyon kilometre
Mars 228 milyon kilometre
Jüpiter 778 milyon kilometre
Satürn 1 milyar 426 milyon kilometre
Uranüs 2 milyar 872 milyon kilometre
Neptün 4 milyar 503 milyon kilometre













Dünyaya olan uzaklıklar (En yakın konumda iken - yaklaşık)

Merkür 77 milyon kilometre
Venüs 38 milyon kilometre
Mars 100.7 milyon kilometre
Jüpiter 620 milyon kilometre
Satürn 1 milyar 195 milyon kilometre
Uranüs 2 milyar 582 milyon kilometre
Neptün 4 milyar 350 milyon kilometre

Uzayda hayat var mı?


Uzayda hayat var mı?




Uzun yıllar boyunca insanlığın merak ettiği en önemli sorulardan birisi de uzayda bizden başka hayat formlarının olup olmadığıdır. Bu konuya net bir cevap vermek oldukça zor. Şu ana kadar dünya dışında tespit edilmiş başka bir hayat bulunamadı. Ama bakabildiğimiz ve görebildiğimiz alan uzayın trilyonda biri bile değil. Sadece Samanyolu Galaksisi'nde 200 ila 400 milyar arasında yıldız bulunduğunu ve Samanyolu gibi milyarlarca galaksi bulunduğunu düşündüğümüzde oldukça küçük bir alanı görebildiğimiz anlaşılabilecektir.

Son yıllarda yapılan keşiflerle artık uzak galaksilerin içeriklerini anlaşılmaya başlandı, güneş sistemi dışında gezegen keşifleri de hız kazandı. Uzayın birçok köşesinde hayatın yeşermesi için gerekli koşulların varlığı saptandı. Yapılan tahminlere göre sadece Samanyolu'nda Dünya benzeri milyarlarca gezegen mevcut. Bunlar içinde gerekli koşulların oluşması halinde hayatın ortaya çıkması olağan sonuç. Belki asıl sorulacak soru, hayatın insan benzeri zeki ve etrafını algılayabilen medeni uygarlıklar şeklinde evrimleşip evrimleşmeyeceği. Eğer bu soruya evet cevabı verirsek bizden daha gelişmiş uygarlıkların da olabileceğini düşünebiliriz.

Bu düşünce bizi eğer bizden daha gelişmiş uygarlıklar varsa neden biz onları göremiyoruz ya da onlar bizi göremiyor veya gelip dünyamızı kolonileştirmeye çalışmıyorlar gibi sorulara götürür. Bu sorulara verilecek neredeyse sonsuz sayıda cevap var:

- Dünyamız gelişmiş uygarlıklardan çok uzakta olabilir.
- Bizi tespit edecek kadar gelişememiş olabilirler.
- Bizimle iletişime geçmek için herhangi bir sebepleri olmayabilir.
- Bizim algılayabileceğimiz seviyenin üstünde farklı boyutlarda yaşıyor olabilirler.

Bu cevapları artırmak mümkün.

Baştaki soruya dönersek, Uzayda hayat var mı? Çok büyük ihtimalle var ama henüz tespit edilemediği için kesinlikle var diyemeyiz olarak cevaplayabiliriz.

Bu konuda son sözü Carl Sagan'a bırakalım: "Kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir."

51.BÖLGE NEDİR

51.BÖLGE

51. Bölge, Las Vegasin 153 km. kuzeyinde, Groom Dry Lake yakininda olup Nevada Test Sahasi ve Nellis Hava Kuvvetleri Sahasi ile çevrelenmistir. En yakin yerlesim birimi, hemen kuzey sinirinda bulunan Rachel kasabasidir. 51. Bölgenin içinde bulundugu arazi 76 km. karedir ve bu ebat Connecticut Eyaletinden biraz küçük olup, Lübnandan ise biraz daha büyüktür.

Bu bölgede çekilen fotograflar 51. Bölgenin yalnizca birkaç hangar ve çesitli küçük yapilardan olustugunu gösterse de, bir çok insan, orada, yerin altinda çok önemli ve genis bir kompleksin bulundugunu bilmektedir.

51. Bölge yillarca ordunun U-2, SR-71 ve F117A Hayalet Uçak gibi çok gizli hava araçlarinin test sahasi olarak kullanilmistir. Son yillarda, 51. Bölgenin hemen güneyinde, Papoose Dry Lake yakininda yer alan ve S4 Bölgesi olarak bilinen yerde, ele geçirilen uzayli araçlarinin tekrar islemden geçirilerek test uçuslarina çikarildiklarina dair çok ciddi kanitlar vardir.



GROOM LAKE BASEIN FONKSIYONU NEDiR?

Groom Lakedeki üs , gizli helikopterlerin en son jenerasyonu için Amerikanin geleneksel test alani olmustur. U-2 , YF-12A , F-117A topluma açiklanmadan çok önce burada test edilen uçuslardir.

Amerikan Hükümeti önceleri bu üssün varligini kesinlikle kabul etmemekteydi, fakat daha sonra Sovyet uydusu tarafindan çekilen üssün fotograflari basina sizdirilinca Amerikan Hükümeti üssün varligini kabul etmek zorunda kaldi fakat bu üste yapilan çalismalari ve projeleri Ulusal Güvenligi ilgilendirdigi için açiklamayacagini bildirdi.. Genel söylentiler ve üste çalismis üstdüzey askeri ve sivil yekililer ve de en önemlisi üs içinde gizli projelerde çalismis bilimadamlarinin itiraflari, üste , havacilik izlemeleriyle Auroradenilen ultra-yüksek hizli casus uçak , bir çok çesit , insan bulunmayan havasal kesif araçlari , gizli helikopterler ve F-117A için bir yer degistirme gibi bir çok olasi yeni çok gizli uzay araçlarindan ve dünyadisi kaynakli projelerin üretildigine dair bilgilerini dogrulamaktadir..

Fakat Groomdaki çogu aktivite , sadece askeri esas kadrodaki kimseler yararina dünyasal silahlari ve sistemleri test etmektedir.



51. BÖLGE ve UFOLARLA iLGiSi ...

Bu bölge , test uçuslarinin yapildigi UFO gözlemleriyle doludur. Evet 51. Bölge'de, basta 1947 Roswell'de düsen UFO enkazi olmak üzere, birçok olayda ele geçen UFO enkazlari ki bunlarin enaz 9 tane oldugu söylenmekte, bölgedeki yeralti hangarlarinda tutulmakta ve bunlar üzerinde bilimsel ve teknolojik amaçli arastirmalar yapilmaktadir.

Bob Lazar askeri yetkililer tarafindan Los Alamos'tan 51. Bölge'deki S-4 denilen bir alanda , Groom Lakein güneyindeki Papoose Lakede bir askeri üste dünya disi kaynakli uçan cisimlerin teknolojisi ve propulsion sistemlerini çözmesi için getirilen bilimadamlarindan biridir. Lazar dedigine göre, kendisi ele geçmis olan bir UFO'nun reverse engineer tersine mühendislik" ile ilgili kisminda çalismis, fakat orada bulundugu süre içinde hiç dünyadisi varlikla karsilasmamistir.

Lazarin iddia ettigi egitimsel belgeler kesinlikle dogrulanmis ve üste çalistigi , vergi ve maas bildirisinden de dogrulanmistir. Lazar'in bu konuda 1989 yilinda kendini basin ve televizyonlar araciligiyla desifre etmesinin nedeni öldürülme korkusundandir. Çünkü kendisi, en yakin arkadasina çalistigi gizli projeleri anlatmis ve bir gece arkadasiyla birlikte 51.Bölge'nin etrafinda gizlenerek arkadasina gece 03'ten sonra talim yapan UFO'lari izlerken , güvenlik timlerine yakalanmislar ve 3 gün ve gece boyunca sorguya çekilmislerdir. Öldürülme korkusuna kapilan Lazar çareyi kendini desifre etmekte bulmus ve ilk önce Las Vegas Tv 'den ünlü programci George Knapp olmak üzere, CNN Larry King'te dahil birçok Kanala çikmistir.

Lazar'in bu akilli davranisi hem hayatinin kurtulmasina hem de Amerka'nin yillardir tüm Dünyadan gizledigi 51. Bölge'nin desifre olmasini saglamistir. Lazar , iddialarini ilk olarak televizyon röportajlarinda yaptigi için , bir çok merakli kisi , uçan uzay araçlarinin, UFO 'larin pariltisini yakalamak için üsse en yakin kamu alanlarina gelmeye baslamislar. Bir çok insan burada UFO gözlemlemis ve hatta bazilari manevralar yapan bu isikli cisimleri filme almayi basarmistir..Bu görüntüler dünya televizyonlarinda birçok belgeselde gösterilmistir..( Türkiye'de de UFO Gerçegi programlarinda da bu görüntülere yer verilmistir.)




ZiYARETÇiLER NEREYE GiDiYOR?

Las Vegas;dan 130 mil kadar uzaklikta , issiz Nevada Otoyolu 375;de Mile Marker LN 29.5de , yöreden bir çiftçi tarafindan kullanilan tek bir posta kutusu vardir. Black Mail Box ( siyah posta kutusu [ simdilerde beyaz] ) , bu genis otobandaki tek sinir noktasi oldugu için burasi , inançli insanlarin geldigi yerdir. Bu sinirin öte tarafi olan 51. Bölge topraklarina giris kesinlikle yasaktir. Etrafa girilmez ve güvenlik güçleri girenleri öldürme yetkisine sahiptir yazili büyük levhalar vardir ve hertaraf güvenlik kameralariyla çevrilmistir. Ne karadan ne de havadan bu çok gizli üssün 30 mil etrafina hiçkimse yaklastirilmamaktadir.



Sinira yakin olan kamu alaninda 51. Bölgeyi uzaktan görebilen iki görüs noktasi bulunmaktadir: Bunlar , White Sides ve bir ziyaretçinin yasal olarak görebildigi bir hava kuvvetleri üssü bulunan Freedom Ridgedir. Belli bir uzakliktan Tibakoo Peak Dagindan , hala üssü görebilirsiniz. Fakat issiz , çamurlu bir yolda bir-bir buçuk saatlik yorucu bir yolculugu göze almalisiniz.

CAMMO DUDES NEDiR?

Bu , çok gizli askeri siniri devriye gezen , adi bilinmeyen özel güvenlik gücü için bulunmus bir takma isimdir. Onlar rozetsiz ve tedbil-i kiyafet gezerler , beyaz veya siyah Cherokee jeepler kullanirlar. Sinira birkaç mil yaklasan her ziyaretçiyi izlerler. Fakat baglantiyi engellemek için daima kontrol altindadirlar.

BU ALANI ZIYARET ETMEDEKi TEHLiKELER NELERDiR?

En büyük tehlike , tellerle çevrilmemis askeri alandan dikkatsizce geçmektir. Eger geçerseniz , hemen yakalanir ve binlerce dolar para cezasi ödersiniz. Yolun sinira yaklastigi her nokta ; GEÇILMEZ ! ASKERI BÖLGEDIR ! YASAK ALAN ! levhalariyla açikça belirtilmistir. Sinirin yönünden emin olmadan dikkatsizce yürümek yanlistir. Levhalar görülemedigi için gece yürüyüs yapmak tehlikelidir. Baska bir tehlikede , araba kullanirken , aracinizin issiz çamurlu yola saplanip kalmasidir. Kuma saplanip suyunuzun bitmesi , öldürücü olabilir.

ufo nedir?

ufo nedir?



("kimliği saptanamayan uçan cisim" anlamında İngilizce Unidentified Flying Object'in kısaltma) Gözlemci tarafından nedeni hemen açıklanamayan optik olgu veya birçok kişi tarafından başka gezegenlerden geldiğine inanılan cisim. Ufolar, 1947'den beri, genel olarak aynı zaman aralıkları içinde, yeryüzünün hemen hemen her tarafında on binlerce tanık tarafından betimlenmiştir. Söz konusu olay veya cisimlerin ezici bir çoğunluğunun, tanımlanmış veya tanımlanabilir cisimlerle, göktaşlarıyla, yapay uydularla, sondabalonlarla, vb ile ve bunların yanı sıra, belli sayıda fiziksel ve meteorolojik olayla (örneğin uzaklaşılması veya yansıması) karıştırılmalarından kaynaklandığı ortaya konmuş ve bu gerçek, Güneş sistemimizden başka sistemlerin araçları olarak gördükleri (Marslılar hipotezi terk edilmiş olduğundan) bu tür "cisim"lerin varlığına inananlar tarafından bile kabul edilmiştir. Tartışma, "kalıntı"nın (çoğu zaman izler bırakan, radyoelektriksel parazitler vb yaratan, çok yakından görülmüş cisimler) yapısına ilişkindir ve kanıt olmadığından sonra erdirilememektedir. Dünya çapında listelere geçmiş büyük sayıdaki tanık ifadesine rağmen, hiçbir tanık, ne yere park etmiş bir aracın fotoğraflarını çekmeyi, ne de çürütülemez somut kanıtlar (parçalar) sunmayı başaramamıştır. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler'in 1978'de konuyla ilgili politik bir komite oluşturması göz önüne alınırsa, olay oldukça kuşku götürmez görünmektedir. Ayrıca Belçika, Kanada, İspanya, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, İtalya ve Türkiye'de bu olayları incelemeyi üstlenmiş çeşitli gönüllü kuruluşlar vardır. Hatta 1889'da İstanbul'da bir Uluslararası Ufoloji Kongresi bile toplandı.